- Nee, hamile miyim?
- Evet kızım, hem de 3 aylık...
Masmaviydi gözleri. Kocası onu uzaktan görüp, aşık olduğunda, en çok gözleri için şiirler yazıyor, mahallenin küçük çocuklarıyla O'na ulaştırıyordu.
Evlendiler.
İlk çocukları, daha 1 yaşındayken beton bir zemine düşüp, ömür boyu devam edecek özel bir bakıma ihtiyaç duyacaktı.
Ayten ikinci hamilelik haberini, ilk bebeği henüz 3,5 yaşındayken almıştı.
Ayten, bu küçük, havası ağır kokan hastane odasında, oturduğu eski ve tozlu koltukta, vücudunun iyice ağırlaştığını hissetti.
Korktu.
Sanki vücudundaki tüm hücreler yer değiştiriyordu.
Hiçbir şey söyleyemedi.
Boğazında bir düğüm, yüreğinde kocaman bir korku belirdi.
Sevdiği adama döndü.
Onun gözlerinde bir teselli bakışı aradı, ama göremedi.
Sadece ağzından bir tek cümle çıkıverdi.
"Ama, ama bebeğim daha çok küçük, bana ihtiyacı var, bu nasıl olur Şükrü?"
Eşi, gözlerini yere doğru kaydırdı. Bakamadı sevdiğinin gözlerine. O an hiç de doğru bir an değildi, aşık olduğu o mavi gözlere bakmak için.
Karısına iyi gelebilecek bir bakış verebileceğini bilse, bunu yapmak için tek bir saniye bile beklemeyecekti.
Şükrü ayağa kalktı. Ürkmüş, korkmuş kadınına doğru birkaç adım attı.
Biraz eğilip elini, ellerinin arasına aldı. Hıçkırmamak ve çaresizliğini belli etmemek için, omuzlarını dikleştirdi. Birkaç küçük öksürükle boğazındaki düğümü çözüp, bildiği en güçlü sesini kullanarak,
- "Haydi canım, gidelim şimdi. Herşey olacağına varır..." diyebildi.
Demişti demesine de, söylediğine kendisi de inanmamıştı.
Nasıl herşey olacağına varacaktı.
Küçücük gecekondularında zaten zor geçiniyorlarken ve altından kömür ocakları geçtiği için her an yıkılmak üzere olan evlerinde, ömür boyu bakıma muhtaç olan bebekleri varken, yeni bir tanesi...
Nasıl olacaktı?
Cevabını bilmiyordu.
Bildiği tek şey, kadınının rahminde, onlara ait yeni bir can vardı.
Ne kadar zor bir karardı bu.
Kimden, nelerden vazgeçmeleri gerekiyordu.
"Allahım, cevabını bilmediğim ne kadar çok soru var" diye düşündü.
Kafasından bunlar geçerken, Ayten'in elinden tutmuş, hastane odasından çıkarlarken, üzerinde mavi çiçek desenli pazen elbisesiyle, yüzüne anneliğin ilahi ışığı vurmuş olan Ayten, güçlükle dudaklarını araladı ve belkide hayatının en zor kararını açıklıyor olmanın verdiği yorgunlukla,
"Bu bebeği doğuramam" dedi.
Sustu.
Bu ne gürültülü bir sesizlikti.
Sanki dünyada inşa edilmiş tüm duvarlar çöküyor, toz duman içinde, dünyanın sonu yaşanıyordu.
Ayten'in rahmindeki bebeğin kalbi, dünyaya küsmüştü.
Bu bebek, 6 ay sonra, dünyaya küsmüş bir kalp ile gelecek, zamanla herşeyi ve herkesi daha iyi anlayacak, dünya ile barışacak ve Heyyfi ismiyle, blog yazıp, çay ve simit eşliğinde iki lafın belini kıracaktı.

Sevgilerimle...
Heyyfi...
- Posted using BlogPress from my iPad